RÖPORTAJ | Altan Tan: Eğer HDP ve PKK ideolojisini değiştirmezse…

RÖPORTAJ | Altan Tan: Eğer HDP ve PKK ideolojisini değiştirmezse…

PeyamaKurd - Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili ve siyasetçi Altan Tan, PeyamaKurd’e geniş çaplı değerlendirmelerde bulundu.

Tan, PKK silah bırakmadığı sürece, HDP siyasetini ve kadrolarını değiştirmediği müddetçe köklü bir değişiklik olmayacağını ve Kürtler lehine bir adım atılamayacağını söyledi. Ayrıca, HDP ideolojisini değiştirmedikçe ne tam olarak ‘Türkiyelileşecek’ ne de ‘Kürdevari’ (tüm Kürtleri kapsayacak) bir politika üretecek” sözlerini dile getirdi.


TBMM yeni yasama yılına 1 Ekim'de başlıyor. Erdoğan yeni bir anayasa talebinde bulundu. Ama ‘anayasa’ gündemi belirli periyodlarda sık sık dile getiriliyor. Nedir buradaki amaç? Gerçekten her kesimi kucaklayacak bir anayasa Türkiye’de mümkün müdür?

“Türkiye’de şu an tüm kesimleri (Kürtleri, dindarları, Aleviler, tüm kesimleri…) kucaklayacak tam demokratik bir anayasa yapabilmek mümkün değil. Niye mümkün değil? Çünkü, bu kesimlerin fikir ve görüşleri yeni anayasa yaklaşımları faklı farklıdır. Herkes kendine özgürlük isterken diğerine istemiyor. Örnek verecek olursak, dindar kesim kendisi ile ilgili tüm dini meselelerde özgürlük isterken mesela Cem Evinin ibadethane sayılmasına, Kürtçenin anadil olmasına karşı çıkıyor.  Laikçiler, ulusalcılar ise eski Kemalist hayallerine geri dönmek istiyorlar, İslamcı ve Kürtlerin taleplerine karşı çıkıyorlar.

Bu nedenlerden dolayı tam demokratik bir anayasa yapılamaz. Ayrıca tüm kesimlerin ortak bir söylemi de var: İlk dört maddeye karışmamak. Son madde, ilk üç maddenin değiştirmemesini esas alıyor. Siz bir yandan egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyeceksiniz, bunu meclisin baş duvarına asacaksınız sonra da millete şart koşacaksınız. Bunu yapabilirsin, bunu yapamazsın… En başta dördüncü maddenin (değiştirilemez olan) değiştirilmesi lazım.

Ayrıca Kürt meselesinde, vatandaşın tanımı ile ‘Kürtçe anadilde eğitimle’ ilgili olan, 42. ve 66. Maddelere de dokunamazsınız diyor.  Peki siz ona dokunmazsanız buna dokunmazsanız nasıl bir anayasa yapacaksınız? Tam anlamı ile bir kandırmacadır.

Üstelik bu değiştirilemez maddesini Mustafa Kemal ya da İsmet İnönü koymadı, Cemal Gürsel 1960 ihtilalinden sonra koymadı. Bu maddeyi koyan Kenan Evren’dir.

Sözde herkes Kenan Evren’in anayasasını değiştirmek istiyor ama onun koyduğu esas maddelere hiç kimse dokunmuyor. Bu tam bir kandırmaca. Peki niye yeni anayasa yapmak istiyorlar? Aslında bunun da iki sebebi var.

Birincisi toplumun gazını alma: Yani bakın biz demokratikleşmek istiyoruz. İkincisi ise, özellikle iktidar (Erdoğan) muhalefeti parçalamak istiyor. Bazı maddelerde sağ seçmenleri yanına almak istiyor. Bir de kendi isteklerini yeni anayasaya eklemek istiyor. Anlayacağınız tamamen iç politikaya yönelik bir manevra. Yoksa Gerçek demokratik bir anayasa yapmakla ilgili hiçbir niyette, madde de yok…”


“Türkiye’nin iyi yönetilmediği artık her kesim tarafından bilinen bir durum. Ekonomi, eğitim, sağlık, kurumsal… Türkiye’deki en büyük sorun nedir size göre? Bu kötü senaryonun sebebi sadece iktidar mıdır? Muhalefet tam anlamı ile var mıdır?”

“Türkiye’de her şey kötüye doğru giderken iktidar neden değişmiyor? En başta eğitim olmak üzere, ekonomi, tarım ve hayvancılık, dış politika, adalet, hukuk, Kürt meselesi, Alevilerin sorunları ve daha sayabileceğimiz onlarca sorun olmasına rağmen ve halkın neredeyse yüzde 60-70’i rahatsız olmasına rağmen iktidar niye değişmiyor?

Bunun tek bir cevabı var, muhalefet çok kötü, iktidardan da daha kötü. Millet ciddi bir muhalefet görmediği için en iyisi mevcut sistem devam etsin diyor.

Birde üç önemli mesele var. Birincisi, iktidar sürekli, ‘din elden gidiyor, muhalifler din karşıtı, seccadeye bastı, camide içki içen kimseler’i işliyor. İkincisi, vatan millet elden gidiyor.

HDP eşittir PKK, PKK eşittir Kılıçdaroğlu. Bunlar vatanı bölmek, bizi parçalamak istiyorlar. Bu iki korku üzerinden iktidar kendini ayakta tutuyor.

Millette din, vatan elden gidiyorsa o zaman pahalılık, haksızlık bunları boş ver diyor devletin, iktidarın kucağına atlıyor. Ama bundan daha acı bir şey var.

PKK ve HDP uyguladığı siyasetle (ülke bölünüyor, teröristler askerlerimize saldırıyor, silahla ülkemizi bölüyorlar) buna destek oluyorlar.

Bir diğeri ise, CHP’yi destekleyen ulusalcı laikçi kesimler ikide bir, eğer AK Parti devam ederse şeriat gelecek, bu seçimler Taliban rejimi ile şeriatın oylanması gibidir dindar Müslüman kitleyi rahatsız edecek bir sürü yalan yanlış laflar ediyorlar.

Halbuki AK Parti’nin sanıldığı gibi dinle, şeriat ile ilgisi yok. AK Parti’nin 20 yıllık iktidarına yapılan anketlere göre, dindarlık azalmış, özellikle gençlerde İslam’dan uzaklaşma çok yüksek seviyelere gelmiş durumda. Yine aynı şekilde Türkiye’deki sahil bölgelerinde son 20 senede açılan plajların, içkili lokantalar, bar, meyhane sayısı 4-5 misline çıkmış.

Böyle bir ülkeye laikçilerin korktuğu şeriatın gelmesi mümkün mü? Böyle bir durum yok… Sizin anlayacağını din, vatan, laiklik, elden gidiyor sloganları arasında iktidar yoluna devam ediyor.”


Bilindiği üzere yerel seçimlere de sayılı aylar kaldı. Partiler, çalışma startları verirken HDP ve Yeşil Sol Parti kongre gündemi ile meşgul. Sizin de HDP’ye dair seçimlerin ardından sert eleştirileriniz olmuştu. HDP ve YSP neyi başaramadı ya da stratejilerini ne üzerine inşa etmiş durumdalar? Yerel seçimlerde ne yaparlar?

HDP, mevcut siyasetini sürdürdüğü sürece, siyaset ve kadrosunda ciddi bir değişim yapmadığı müddetçe oylarındaki düşme devam edecek, daha da aşağı düşecek. Niye peki?

Bunun iki sebebi var. Birincisi: Türkiye’de artık silah döneminin bitmesini Kürtlerin de büyük çoğunluğu istiyor. Demokratik mücadele ile silah, şiddet, terör yan yana yürümez bu mümkün değil. Onun için PKK’nin bu Türkiye’ye karşı bu eylemleri devam ettiği sürece, ‘ülke elden gidiyor, vatan bölünüyor, teröristler askerlerimize saldırıyor…’ propagandası siyaseti zehirlemeye devam edecek.

Ülkenin birçok alanda ciddi sorunları var. Bunların hiçbiri konuşulamıyor, konuşulamayacak. Sürekli bu gerilim üzerinden mevcut iktidarla devam edilecek.

İkincisi ise, HDP ısrarla siyasi ideolojini değiştirmiyor. Kürtlerin de büyük bir kısmı geleneksel muhafazakâr-dindar insanlar. Ama PKK’nin kadroları marjinal sol ve onların çizgisi ile iç içe. Sizin anlayacağınız halkın geleneksel değerleri ile HDP kadroları arasında ciddi bir zıtlaşma, çelişki var. HDP bu ideolojisini değiştirmedikçe ne tam olarak ‘Türkiyelileşecek’ ne de ‘Kürdevari’ (tüm Kürtleri kapsayacak) bir politika üretecek.”


YSP, dün isim değişikliğine gitti. Kürt tabanında HDP’ye ağır eleştiriler hala mevcut. Bu siyasetin ve isimlerin değişmesini şiddetle istiyorlar. Siz bir politikacı olarak taban ve parti arasındaki gerginliği nasıl okuyorsunuz? Sizce partinin tam bağımsız hareket etmesinin önünde engeller var mı?

HDP’nin kendi siyasal çizgisini bağımsız olarak değiştirebilmesi mümkün değil. Çünkü önce Kandil ve PKK’nin bir zihniyet, düşünce, ideoloji ve siyaset değişikliğine gitmesi gerekiyor. Onun da hiçbir işareti gözükmüyor.

Çünkü 40 yıldır aynı siyaseti devam ettiren kadroların bir anda çok farklı noktalara gelmesi de ne yazık ki; çok kolay da değil, şu an için mümkün de değil.

Ben şahsen kısa vadede olumlu hiçbir gelişme beklemiyorum. Genel seçimlerde de HDP’nin oyları düşmeye devam edecek. Seçmenin bir kısmı farklı partilere gidecek önemli bir kısmı da sandık başına gitmeyecek…”


Dört parçaya dağılmış birbirinden bağımsız siyasetlere sahip Kürt siyaseti nasıl sizce nasıl bir harita oluşturmalı? Çünkü her bir parçada ayrı baskın bir ideoloji mevcut. Kürtler artık bir şeyleri rayına oturmak için neleri yapmalı, hangi politikaya dönüş gerçekleştirmeliler? Geniş bir perspektiften değerlendirebilir misiniz?

“Kürt hareket ve partilerinin özellikle geniş aydın kesimlerinin en büyük sorunlarından birisi de geçmişte kalmaları. 50 sene önceki politikaları yani dört parçada birleşik bağımsız ulusal Kürdistan fikrini hala topluma dayatmaya çalışıyorlar. Halbuki çok kısa olarak ifade etmek gerekirse, dört parçadaki Kürtlerin her birinin sosyo-politik durumları farklı farklıdır.

Bu sosyolojiler de oldukça farklılaşmış durumda. Özellikle Türkiye’deki Kürtlerin yarısı Türkiye’nin batı illerinde çok geniş bir kesime yayılmış durumdalar. Bu durum Irak-İran Kürtleri için geçerli değil mesela. Onun için her parçadaki Kürtlerin problemleri birbirinden farklılık arz ediyor, çözümler de farklı.

Kısaca belirtmek gerekirse, bugün Kürdistan Bölgesi için bağımsızlık düşünülebilir. Oradaki Kürt halkı bağımsızlık yönünde irade beyan ederse, (ki 2017’deki referandumda bunu kabul ettiler) bu desteklenmelidir. Bu bağımsız Kürdistan’ın içine Kerkük ve Musul’un da girmesi lazım. Çünkü, o coğrafyayı birbirinden ayıramazsınız. Suriye ve İran Kürtleri için de otonomi düşünülebilir.

Ama Türkiye’de etnik bir federasyondan bahsetmeniz, sınır çizmek istemeniz fiilen mümkün değil.

Türkiye’nin sosyo-politiği tamamen farklı. Halklar iç içe girmiş durumda. Türkiye ise demokratik bir mücadele sonunda eşit vatandaşlığa dayalı yeni bir anayasa esas alınmalıdır. Onun içindir ki Kürt siyasal partilerinin bugünkü çağı iyi okumaları lazım. Kürtlerin dört parçadaki durumlarını çok iyi analiz etmeleri lazım. Çünkü birine uyan ilaç diğerine uymuyor. Hatta zarar veriyor, doğru reçeteyi yazabilmeleri lazım.

Halkın uygun görmesi halinde Irak’ta oluşacak bir bağımsız Kürdistan ile Suriye’de olacak ‘Otonom Kürt Bölgesi’ sınırları İran ve Türkiye ile pasaportsuz, vizesiz ve gümrüksüz düzenlenmeli. Avrupa Birliği (AB) misali Orta Doğu’da bir düzen kurulmalı. Tabii bu ülkeler AB sürecinden geçmeden böyle bir şey mümkün değil. Mesela Gürcistan’a kimlik kartı ile giriş mümkün. Keza Azerbaycan ile olan ilişkiler de o noktaya gelmiş durumda. Kürtler söz konusu olduğu zaman herkes tepki koyuyor Ama Kürtler ile de böyle bir ilişki mümkün.

Çözüm; Irak’a Bağımsız Kürdistan, İran ve Suriye’ye otonomi, Türkiye’de ise eşit vatandaşlığa dayalı demokrasidedir.”