Kürtlerin siyasi belirsizliği: DEM ve AKP İstanbul sonrası için anlaştı mı?

Kürtlerin siyasi belirsizliği: DEM ve AKP İstanbul sonrası için anlaştı mı?

PeyamaKurd - Türkiye, Kürt meselesinin yakın geleceğindeki belirsizlik içinde 31 Mart'ta yerel seçimlerine gidiyor.

Çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Halkın Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) büyük şehirlerde yeniden belediye kazanırsa, Erdoğan  Hükümeti’nin Kürtlerin belediyeleri yönetmesine izin verip vermeyeceği ya da daha önce olduğu gibi kayyım atayıp atamayacağını zaman gösterecek.

Arka planda ise asıl soru şu:

“Türkiye ile Kürtler arasında siyasi müzakerelere yönelik adımların atılıp atılmayacağı. Atılacaksa ne tür adımlar atılacağı?”

Yerel seçim kampanyası Kürtlerin Newroz kutlamalarına denk geldi. DEM liderleri, seçimlerden sonra kazandıkları yerleri demokrasi çerçevesinde yönetmelerine izin verilmesini istedi. Ayrıca Kürtlerin kültürel ve dilsel haklarına saygı gösterilmesini talep ettiler.

Seçim sonrası kayyımların geleceği

2014 ve 2019 seçimlerinde DEM'in sol görüşlü Kürt öncül partileri (BDP ve HDP), Kürt çoğunluklu belediyelerin çoğunluğunu kazandı.

Ancak 2016'dan bu yana Türk Hükümeti terörle mücadele adı altında meşru belediye başkanlarının makamlarını kaldırdı ve bu belediyelerin çoğuna halk tarafından seçilmemiş kayyımlar atadı.

Kürtlerin en yoğun olduğu ve Kürtler için en önemli şehir olan Diyarbakır’da, DEM Parti’nin yeri her zaman garanti görünüyor.

DEM adayı Doğan Hatun, "başarısızlık" olarak nitelendirdiği kayyımlık sistemine son verilmesi çağrısında bulundu. Ayrıca “Kürt dilini ve şehrin mirasını koruyoruz” dedi.

AKP adayı Halis Bilden ise, DEM'in kazanması durumunda kayyımların yeniden atanmayacağını garantisini vermedi. Ayrıca mitinglerine bakıldığı zaman Erdoğan da böyle bir senaryoyu dışlamıyor.

"Şehirlere işkence yaptılar"

DEM Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin son 8 yılda Kürt belediyelerinde kayyımların yaptığı kurumsal "talan" uygulamasını tersine çevirmeye çalışacağını söyledi.

Kayyımlar, diğer önlemlerin yanı sıra belediyelere ait mülkleri sattı ve Kürt kültürü, dili ve kadın haklarına yönelik kuruluş ve girişimleri kapattı. Hatimoğulları, "Şehirlere işkence yaptılar" dedi.

Yapılan çoğu ankete Kürtlerin yüzde 88'i kayyım sistemine karşı çıkıyor.

“Kürt liderlerden AKP'ye siyasi çözüm çağrısı”

Kürt hareketinin birçok lideri son haftalarda AKP'ye Kürdistan politikasını değiştirme çağrısında bulundu. Önemli Kürt lider Leyla Zana, bir röportajında ​​Erdoğan'ın 2013-2015'te yürütülen barış sürecini “çözmesi” gerektiğini söylemesine rağmen bu yönde bir çaba görülmediğini söyledi.

Bir diğer tecrübeli Kürt siyasetçi Ahmet Türk ise dikkat çeken şu sözleri dile getirdi: “Erdoğan derin devleti bir barış anlaşmasına varmaya ikna edebilir.”

Ancak çözüme dair henüz hiçbir belirtinin olmadığını da kabul etti. Hatta “Bugün Kürtlere en çok zulmedenin Erdoğan olduğunu” da sözlerine ekledi.

Diyarbakır eski belediye başkanı Gültan Kışanak ise, barış sürecinin yeniden başlatılması şansının "zayıf" olduğuna inanıyor.

HDP eski lideri Selahattin Demirtaş ise cezaevinden Erdoğan'a barış sürecini canlandırma çağrısında bulunarak, muhatabın 3 yıldır dış dünyayla iletişimi kesilen PKK lideri Abdullah Öcalan olması gerektiğini hatırlattı.

Erdoğan Diyarbakır’da mesaj mı verdi?

Recep Tayyip Erdoğan ise çarşamba günü Diyarbakır’da yaptığı konuşmasında, “Terörle araya mesafe koyup ve bunu kanıtlayan herkesle masaya oturmaya hazırız” dedi.

Seçenekler şu an kısıtlı olsa bile, Kürtler açısından AKP ile nihai bir müzakerenin mayın tarlasına dönüşebileceği çokta gizli değil.

Önceki anayasa reformlarında Erdoğan, başkanlık yetkisini güçlendirmeye ve yargı bağımsızlığını kısıtlamaya çalışmıştı. Şimdi ise bunların yanı sıra, sosyal muhafazakarlık doğrultusunda değişikliklerin getirilmesini ve ülkenin geleceğine ilişkin Türk milliyetçisi bir vizyon olan “Türkiye Yüzyılı”nın somutlaştırılmasını savunuyor.

Kürt hareketi bu konularda AKP'nin karşısında yer alıyor. Üstelik, Kürt hareketinin Kürtlerin, sistemini sağlamlaştırmaya çalıştığı Rojava’daki Türk askeri saldırganlığı devam ettiği sürece, iki taraf arasındaki görüşmelerden önemli sonuçlar çıkacağını hayal etmek zor. 

“İstanbul sonrası Kürt meselesi için 2 olası senaryo”

Türk medyasında ve uluslararası düşünce kuruluşlarında Kürt meselesinin yakın geleceğine ilişkin anlatılar birbirinden farklı. 

Bir yandan bazıları, Erdoğan'ın özellikle de 2016'daki başarısız darbeden sonra birçok devlet kolunun kontrolünü ele geçirmesinden bu yana, Kürtlerle anlaşmaya varmak için artık yeterli teşvike sahip olmadığı ve Türk liderin ne olursa olsun yola devam edeceği gerçeğini düşünüyor. Bu, otoriterlik, siyasi ya da askeri çatışma yoluyla olabilir. 

Öte yandan alternatif bir düşünce çizgisi de AKP'nin bu kez İstanbul'da kazanacağı zaferin (2019'da kaybettiler) Erdoğan ve partisinin devlet düzeyinde gerçek bir rakibinin kalmamasına yol açacağı ve bu durumun Türkiye cumhurbaşkanının bir çözüm sunmaya odaklanmasına olanak verebileceği yönünde.

Kürt hareketiyle küçükte olsa bir anlaşmaya dahil olmak geleceğe yönelik daha “yapıcı” bir miras olabilir.

3 milyondan fazla Kürt'ün yaşadığı İstanbul'da, DEM Parti için birçok söylem var. Örneğin kimi kesim, DEM Parti’nin yeniden CHP ile ittifaka gideceğini ifade ediyor.

Bazı kesimler ise, arka planda İstanbul karşılığında DEM ve AKP’nin anlaştığını iddia eden söylemler geliştiriyor.

Ki bu durum medyaya da yansımış durumda. DEM Parti ise tüm bu iddiaları yalanlıyor ve parti bazında seçimlere gireceklerini deklare ettiklerini söylüyor.

Son olarak, Türkiye'deki başlıca medyalarda çıkan haberlere bakıldığında, seçimden sonra müzakere yoluyla ileriye dönük pek fazla iyimserlik ortaya çıkmıyor.

Kürt medyası ise daha çok DEM'in kazandığı belediyelerde yönetime izin verilmesine yoğunlaşması ve zulmün ilerleyişinin engellenmeye çalışılması gerektiğine işaret ediyor.


 

Çeviri | PeyamaKurd