ABD’nin tepkisi, müttefiklerini yeni arayışlara itebilir

ABD’nin tepkisi, müttefiklerini yeni arayışlara itebilir

PeyamaKurd - Türkiye'nin izlediği politika, ABD'nin bölgedeki SDG gibi müttefiklerini zayıflatıyor. ABD'nin Türkiye'ye karşı pasif kalması, Orta Doğu'daki çıkarları üzerinde feci sonuçlara yol açabilir.

ABD müttefikleri, Joe Biden yönetiminin, Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki politikası konusunda gözle görülür şekilde sessiz kaldığına inanıyor.

Türkiye'nin askeri operasyonlar nedeniyle; bir yanda Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ABD liderliğindeki Suriye'deki uluslararası koalisyonu, diğer yanda Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ve Washington'un Irak'taki temsilcileri arasındaki ittifak, büyük bir baskı altına girdi.

Bununla birlikte, Türkiye'nin Esad rejimi ile yakınlaşmasına dair artan işaretler, Suriye'de bir kara harekâtına yönelik devam eden ipuçları, Suriye'de artan hava saldırıları ve drone saldırıları, çatışmada yeni bir aşamaya geçildiğini işaret ediyor.

***

‘ABD’nin tepkisi, müttefiklerini yeni arayışlara itebilir’

ABD’nin bu gelişmeye verdiği sessiz tepki, muhtemelen ABD-SDG ilişkilerinde bir çatlak yaratacak ve ABD’nin Suriye'deki ortakları, Türkiye’ye karşı başka müttefikler bulmaları gerekip gerekmediğini yeniden düşünecekler.

Türkiye, ABD'den önemli bir yanıt almadan Suriye'deki askeri liderleri ve yerel yetkilileri insansız hava araçları kullanarak hedef almaya çalışıyor. Ankara, yalnızca PKK liderliğini hedef aldığını iddia etmesine ve bu son hamlesinin nedeni olarak Kasım ortasında İstanbul'da meydana gelen ölümcül saldırıyı göstermesine rağmen, bölgedeki etkin SDG yetkililerini de hedef aldı ve liderleri öldürdü.

Bu operasyonlar aynı zamanda Türkiye'nin kaynaklara erişim elde etmek ve Türkiye'nin tehdit olarak gördüğü bir bölgendeki kontrolünü genişletme konusundaki uzun süredir devam eden çıkarlarıyla da bağlantılı.

PYD: Türkiye bize derin düşmanlık duyuyor

Türkiye'nin PKK'den ayırt edilemeyeceğini öne sürdüğü SDG içindeki önemli bir siyasi grup olan PYD'nin yetkilileri, Türk hükümetinin kendilerine derinden bir düşmanlık duyduklarını belirtiyor.

Sahada, ABD'nin bu eylemlere yönelik tutumuna da dair ilişkin endişeler ise aylardır artıyor. 21 Kasım'da Erbil'deki ABD konsolosluğu, potansiyel Türk askeri operasyonlarına ilişkin olarak "ABD vatandaşlarını Türkiye sınırına yakın bölgelerden uzak durmaları" konusunda bir uyardı.

Konsolosluğun açıklaması Suriye'nin kuzeyinde önemli bir paniğe neden oldu ve bölgedeki güçlerin hedef olmaktan pek de uzak olmadığını kanıtladı. Türkiye, iki gün sonra SDG'nin kontrolü altındaki bölgelere gaz ve elektrik dağıtım ve üretim tesislerini içeren altyapıyı kısmen tahrip eden saldırılar gerçekleştirdi. Bu hedeflenen bölgelerin sakinleri öfkeli, korkmuş durumda ve Washington'a olan güvenlerini kaybettiler.

Yaşanan bu büyük saldırıların ardından SDG'nin bu saldırılardaki rolüne ilişkin tartışmalar da sürüyor. Daha spesifik olarak soru, SDG'nin saldırı planlarından haberdar olup yerel halkı uyarmada başarısız olup olmadığı veya Washington'ın SDG'yi Türkiye'nin yaklaşan hamleleri hakkında bilgilendirmeyip SDG'yi uyarıp uyarmadığıdır.

***

ABD’nin Türkiye'ye gösterdiği hassasiyetinin nedenleri açık

Bu çözümlenmemiş endişeler, daha önce terörle mücadele çabalarında güvenilir ortaklar olan ABD ile müttefikleri arasında bir sürtüşme olasılığını artırıyor. Bu tür endişeler, ABD'nin Türkiye'nin Irak'taki operasyonlarına ilişkin tutumuna ilişkin soruların da kapılarını aralıyor.

ABD’nin Türkiye'ye karşı gösterdiği hassasiyetinin nedenleri açık; Ankara, NATO'nun kilit bir üyesi ve ABD ile yakından ilişkili. Bu gerçekler, özellikle enerji ve kaynaklar konusunda devam eden savaşlar, Ukrayna'daki çatışma, Suriye'den Donbass'a kadar sorunlu Rus müdahaleleri, Körfez, İran ve Çin ile değişen ilişkiler ışığında oldukça önemli.

Bölge sakinleri ve yerel yetkililer, Washington'un İran'ın saldırganlığını kınayan açıklamalarda genellikle kınayıcı bir dil kullanırken, Türkiye söz konusu olduğunda daha diplomatik ve dolaylı bir dil seçtiğine dikkat çekiyor.

Diğer yandan bakıldığında Türkiye ve İran, Kürdistan Bölgesi ve Suriye'nin kuzeyindeki saldırılar için “terörizm, ayrılıkçılık veya Batı etkilerine karşı mücadele” gibi benzer gerekçeler sunuyor. 

***

ABD’nin pasif kalması, SDG için feci sonuçlara yol açabilir

Gerçekte, her iki durumda da bu saldırılar ABD’nin bölgedeki müttefiklerini zayıflatıyor ve bu koalisyonlar içindeki güveni aşındırıyor.

ABD politikası, SDG'nin kendisini Türkiye ile karşı karşıya gelme konusunda daha zayıf bir zemindeymiş gibi hissetmesine neden oluyor.

Türkiye'nin Suriye'ye yönelik operasyonları karşısında ABD'nin pasif kalması, SDG ile uzun süredir devam eden ittifakı ve nihayetinde ABD'nin Orta Doğu'daki çıkarları üzerinde feci sonuçlara yol açacaktır.

Fırat'ın doğusunda IŞİD'e karşı savaşan SDG'ye yönelik kuzey sınırında herhangi bir tehdidin devam etmesi kabul edilemez. Ayrıca SDG'nin bu nedenle diğer ortaklara yönelme olasılığı, ABD'nin Suriye'deki stratejisini açıkça baltalayacak.

Bu nedenle ABD'nin seçici angajman yerine müttefikler arasında ortak savunma ilkesiyle tutarlı yeni bir strateji oluşturması önemlidir. Daha fazla adım atmadan önce, Washington yerel liderlerle doğrudan iletişim kanalları açmalı ve bu ittifaklarla ilgili resmi açıklama sağlamalı ki her iki taraf da diğerine karşı sorumluluklarının farkında olsun.

ABD ayrıca, Suriye'deki ortaklarını ve Irak'taki önemli bir ortak olan Erbil'deki hükümeti koruma konusunda ciddi olduğunu belirten doğrudan bir dil de dahil olmak üzere Türk politikalarını dizginlemeye çalışmalıdır.

Suriye'deki çatışma süreci ikinci on yılına girerken, kriz ABD tarafından giderek daha fazla göz ardı ediliyor.


The Washington Institute 

Çeviri-Düzenleme | PeyamaKurd

Bu kategoride yazarlar tarafından ifade edilen görüşler, kendilerine aittir ve PeyamaKurd’un bakış açısını yansıtmayabilir.