image

PeyamaKurd- Röportaj: Zeynep ÇAĞER

 

Kürdistan Bağımsızlık referandumundan bu yana neredeyse beş ay geçmiş durumda. Referanduma ilişkin bir çok dezenformasyon sosyal medya ve ana akım medyada yer bulurken, doğru enformasyonların kaynağı ise karmaşık bir durumda kendisini muhafaza etmekteydi. Doğru bilgiye ulaşmak olayın sıcaklığı ile paralel zorlu bir süreçti çünkü ortada var olan kakafoni, sazı eline alanın ritme göre söz uydurmasına biçiminde sürüyordu. Kimileri Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Pêşmergelerinin ihanetini tüm Pêşmergelere mâl ederken, kimileri sınır kapısı dahil tüm Pêşmergelerin yerlerini terk ettiğini söylüyordu. Medya organları dahi doğru bilgiye ulaşmakta zorlanırken, bu birileri kimdi ve nasıl ulaşıyordu bu bilgilere? Kimse sorgulamıyor ve elbette ortada dolaşan fısıltıları doğru kabul ediyordu. Referandumdan, Habur sınır kapısına, Türkiye’deki seçimlerden, Kurdistanî partilerin tutumuna ilişkin PeyamaKurd’e konuşan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanlık Konseyi Üyesi Elî Ewnî, “Bize yanınızdayız dediler. Onların bize ihanet edeceklerine inanmıyorduk ama şüpheleniyorduk” diyor.

Kerkük olaylarıyla başlamak istiyorum Sayın Ewnî. Kürdistan Bağımsızlık Referandumu zamanında asayişin ve istihbaratın bu olaylardan neden haberi yoktu? Ya da var mıydı?

Doğrusunu isterseniz bizim haberimiz yoktu diyemeyiz. Biz böyle bir durumun Kerkük’te olacağından şüpheleniyorduk ama Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile gerek bizim yaptığımız toplantılar gerekse de Başkan Mesud Barzani’nin Hero Talabani ile yaptığı görüşmelerde onların tarafı bize destek çıkarak, “Asla öyle bir şey olmaz siz yanılıyorsunuz, biz yanınızdayız” dediler. Bizimde aklımıza şöyle kazınmıştı, Kerkük’te; Vali bizim, emniyet bizim, halk sesimize çağrı veriyor, parlamenterler bizimle, ekonomi bizim, biz neden Kerkük’ü verelim Irak Hükümetine? Yani baktığınız zaman Kerkük’te neredeyse %15 Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) hakimiyeti varsa %85 onların (KYB) hakimiyeti vardı. Biz ayaklarına balta vuracaklarına inanmıyorduk ama şüpheleniyorduk. Bizim tahminimiz belki düşmanın aramızda problem çıkarmasını isteği için yanlış bilgiler yaydığına yönelikti.

Habur Kapısı’na da değinmek istiyorum. Özellikle sosyal medyada ve gündemde ‘Habur Kapısını’ sattılar türünden fısıltılar dolaşıyordu. Bu konu hakkında ne diyeceksiniz?

Irak Anayasasına göre sınır kapıları merkezi federal hükümete bağlıdır. Ama şimdiye kadar da herhangi bir problem yaşanmış değil. Önceden bir problem yaşandığında memurları orada vardı. Ama bilgilerin çoğu doğru değil. Biz şu an hala görüşüyoruz ve bir sonuca varmaya çalışıyoruz. Siz oraya gelirseniz nasıl geleceksiniz? Sistem nasıl olacak? diyoruz. Biz Bağımsızlık zamanında yaşanan olaylardan dolayı üstüne düşmemiz olabiliriz. Uluslararası devletlerin isteği Irak Hükümeti ile beraber kalmamız yönünde ama hangi şekilde kalalım? Anayasaya göre mi? Irak’ın keyfi uygulamalarına göre mi? Dediğim gibi söylenenler doğru değil. Irak’ın memurları orada yoklar bizim memurlarımız orada. Yani bizim tarafımızda (Habur Kapısı) öyle bir şey yok isteyen buyursun gelsin baksın.

Bir yandan da ABD askerleri orada diyorlar. Bu doğru mu?

Hayır, doğru değil. Irak tarafında varlar ama bizim tarafımızda yoklar.

Kurdistanî düşünenler, “her yıl bir kanun çıkacak ve haklarımızı verecekler” diyorlar. Mesela bu yıl için de, “Mesud Barzani Newroz’da Kürdistan’ın özgür olacağını söyleyecek” diye düşünüyorlar. Bu konu hakkında ne diyeceksiniz?

Doğrusu Bağımsızlık isteğini ne Newroz’da ne de bugün için dile getirmiyoruz, biz bağımsızlık istediğimizi her gün ifade ediyoruz. Bağımsızlık konusu bizim için her gün sıcak olan bir şeydir asla soğumaz. Bugün de, yüreğimizde, inancımızda, aklımızda Bağımsızlık isteği yatmaktadır. Hakikatli her Kürdün aklında Bağımsız bir Kürdistan vardır. Bakın bu gerçek bilinmeli ve atlanmamalı, biz sadece referandum yaptık daha bir adım ileriye gitmeden bütün dünya bize karşı birleşti, bizi vurdu, komplolar ürettiler yani birçok şey oldu, ihanete uğradık Kerkük satıldı bunlar daha da uzatılabilir.

Kürdistan’ın Bağımsız olacağı kendini belli ettiğinde, Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM), ABD, Kürdistan’ın etrafındaki devletler –Türkiye, Suriye, İran, Irak-  hepsi esaretimizin devam etmesi için birleşmişti. Ama maddi ve manevi açıdan bakıldığında her Kürdün aklında Bağımsız bir Kürdistan isteği vardır.

Biraz da Kuzey Kürdistan’a gidelim istiyorum. Bildiğiniz gibi, 2019’da Türkiye’de seçimler olacak. Sizin bu seçimde Kurdistanî Partilere önerileriniz nedir? Ya da hangi yolların izlenmesi gerektiğidir?

Kürtler’in kendi evinin içi yıkık durumda zaten. Yani bir reçete verip böyle ya da şöyle yapın diyemeyiz. Hala da bazı Kürtler (sadece isimleri Kürt) var ki,  IŞİD, Erbil’de olsun sadece Barzani ailesinin yetkisi olmasın istiyorlar. Bu kişiler sadece Kürdistan’ın güneyi için yoklar. Bunlar Kürdistan’ın kuzeyinde Kürt halkının haklarını elde etmemesi için, belki bazıları vardır Kürdistan’ın batısının başarılı olmasına karşıdır bunlar çoğaltılabilir. Mesela KYB daha geçen zamanlarda diyordu ki, “Mesud Barzani’nin referandumunu sekteye uğratalım, başarılı olmasını engelleyelim.” Yani biz kendimize karşı o kadar kötüyüz eğer biz iyi olsaydık, o zaman bir karar verebilirdik. Benim şahsi fikrim, Kürdistan sorunu; Demokrasi sorunu, vatandaşlık sorunu, parlamenterlik sorunu falan değil. Kürdistan’ın savaşı coğrafya savaşıdır, sınır savaşıdır, savaşımız Kürdistan toprağı içindir. Savaşımız, topraklarımız üzerinde millet olarak yaşamaktır.  

Erdoğan’ın şimdiki bakanlarının ve parlamenterlerinin sayısı (Kürt olanlar), bizim Irak’taki Kürt parlamenterlerden daha çok. Demokrasi bizim derdimizin çaresi değil. Yani bakacak olursak, Türkiye, Suriye, İran ve Irak’taki seçimlerin ve değişikliklerin Kürtler açısından ne faydası var ki? Kürtler zaten zindanda. Zindanın bekçisi değişse ne olacak ki? Ankara’da olacak seçim de işte zindan kapısında duran bekçinin değişimidir. Zindanın içinde yanan da yine biziz. Yani Erdoğan’da, Ecevit’te, Evren’de, başkan olsa bizim için fark etmiyor. Yanan yine biz oluyoruz. Kürtler kendileri demokrasi yalanına kaptırıp, sırtını ona yaslamamalı. Demokrasi nedir? Kim çok, kim fazla. 

Bu nasıl demokrasidir? Ee zaten Kürdistan 4 parçaya ayrılmış, siyasi çoğunluk sizsiniz, biz değiliz. Hani eşitlik? Büyük Kürdistan kurulursa 50 milyon Kürt olurum ben ama Irak’ın içinde sadece 5 milyon Kürdüm. Yani diyeceğim o ki, demokrasi bize yetecek bir argüman değil. Onların fikrindeki demokrasi sadece seçimdir ama bu yetmez. Kürdistan halkının derdi, bağımsızlık savaşı olmalıdır. Sadece Bağımsızlık, Sadece Bağımsızlık ve sadece Bağımsızlık. Bizim amacımız sadece bu yönde. Milletimizi bağımsızlık konusunda uyandırmak, siyasi olarak bilinçlendirmek, organize etmek. Başarısızlığa uğrasak dahi yılmamalıyız. Ben olmasan, oğlum. Oğlum olmasa, onun oğlu. Onun oğlu olmasa, ondan sonra gelen… inancımız bu yönde olmalıdır.